The genetic research in the fields of major psy- choses in general and bipolar disorder in parti- cular has not yielded the expected success in the following two respects yet. Firstly, the results of the genetic studies are not consistent with each other sufficiently. Secondly, the findings gathered from genetic studies did not provide substantial contribution to our understanding about the etiology and pathobiology of these psychiatric disorders. Although a variety of causes could be responsible for these “failures”, the following four are salient: 1. the etiology of these disorders may be in fact either multifac- torial or heterogeneous. Therefore, it seems important to consider both Multifactorial Disease Model and Heterogeneous Disease Model in genetic studies. 2. The environmental factors besides the genetic ones may be underrated so far in the etiopathobiological research of these disorders. Therefore, investigations, which prop- erly consider gene-environment associations and epigenetic processes, might be expected to be fruitful. 3. The conventional genetic methods and tools used up to now might not be enough to disclose the genetic etiology of these disor- ders. Hence, the current high-technological methods and tools, enabling whole-genome investigation either by linkage and association analyses or by structural analyses of genome or by gene sequence and expression analyses, can be foreseen to be more efficient in the disclosure of the genetic etiology. 4. The clinical diagnosis and classification approaches used up to now might be inconvenient for guiding the genetic research properly to reveal the etiology of these disorders. Therefore, it seems to be heuristic to use alternative diagnostic systems, various categorical or dimensional classifica- tions, and a variety of endophenotype ap- proaches to drive the genetic research of major psychoses in general and bipolar disorder in particular. Consequently, while psychiatrists await from geneticians to disclose the “etio- pathobiological facts” expected to provide them concrete implications on the diagnosis and treatment of these disorders, geneticians have their own expectations from psychiatrists to achieve this “task”. In this lecture of the panel, I will discuss the above-mentioned clinically relevant genetic concerns based on current genetic knowledge in connection with major psychoses in general and bipolar disorder in particular.
Bipolar bozukluğa ilişkin güncel genetik bilgiler
Genelde majör psikozların ve özelde bipolar bozukluğun genetik araştırmalarında bugüne kadar iki yönden istenen başarı elde edilebilmiş değildir: Birincisi, genetik çalışmaların sonuçları birbiriyle yeterince uyuşmamaktadır. İkincisi, genetik çalışmalardan elde edilen bulgular bu psikiyatrik bozuklukların etiyolojisi ve patobiyo- lojisi konusundaki bilgilerimize çok da fazla bir katkı sağlayamamıştır. Bu “başarısızlıklar”ın birçok değişik nedeni olabilirse de, dört neden ön plana çıkmaktadır: 1. Gerçekte bu bozukluk- ların etiyolojisi multifaktöriyel de heterojen de olabilir. Dolayısıyla, genetik çalışmalarda hem Multifaktöriyel Hastalık Modeli’nin, hem de Hete- rojen Hastalık Modeli’nin dikkate alınması önem- li gözükmektedir. 2. Bu bozuklukların etiyopato- biyolojik araştırmalarında genetik etkenlerin yanı sıra çevresel etkenler bugüne kadar yeterince göz önüne alınmamış olabilir. Dolayısıyla, gen- çevre ilişkilerini ve epigenetik süreçleri uygun biçimde gözeten araştırmaların yararlı olması beklenebilir. 3. Bugüne kadar kullanılmış kon- vansiyonel genetik yöntem ve araçlar bu bozuk- lukların genetik etiyolojisini açığa çıkarmada yetersiz kalmış olabilir. Dolayısıyla, ister bağlantı ve ilişki çalışmalarında, ister genomun yapısal analizlerinde, ister gen dizi ve ekspresyon analizlerinde tüm-genom incelemesine olanak veren bugünkü yüksek teknolojili yöntem ve araçların genetik etiyolojiyi açığa çıkarmada daha etkili olması öngörülebilir. 4. Bugüne kadar kullanılmış klinik tanı ve sınıflama yaklaşımları genetik araştırmalara bu bozuklukların etiyoloji- sini açığa çıkarmada doğru kılavuzluk etmekten uzak kalmış olabilir. Dolayısıyla, genelde majör psikozların ve özelde bipolar bozukluğun genetik araştırmalarını sürükleyecek alternatif tanı sis- temlerinin, değişik kategorik ve boyutsal sınıfla- maların ve çeşitli endofenotip yaklaşımlarının kullanılması yararlı olur gözükmektedir. Sonuç- ta, psikiyatristler genetikçilerden bu bozuklukla- rın tanısı ve tedavisi konusunda kendilerine somut açılımlar sağlaması umulan “etiyopatobi- yolojik gerçekler”i açığa çıkarmalarını beklerken, genetikçilerin de bu “iş”in yerine getirilmesi kapsamında psikiyatristlerden bazı beklentileri vardır. Bu oturumda, genelde majör psikozlara ve özelde bipolar bozukluğa ilişkin güncel gene- tik bilgiler temelinde, yukarıda anılan klinik bağlamlı genetik sorunlar tartışılacaktır.